"bir radikal-islamcı-eylemci-örgütçü
gencin aşık olmasıyla değişen hayatını,
annesini, memleketini, kadınları, kötü adamları,
takımın idealistlerini tekrar bir elden
geçirmesini hikâye eden kitap."
irfan, doğunun uygarlıklarının temelindeki şeymiş.
irfan'la tanıştım ben. içimde o kaybolmuş uygarlığı dirilten bakışları var. esmer ve utangaç yüzü; başka zamanlara, insanın tanrı'yla barışık olduğu zamanlara bağlıyor beni. sevginin ve bağlanmanın; insana dağları deldirdiği, çölleri gezdirdiği zamanlara.. ya da belki ben öyle sanıyorum. çok mu hayalperestim?
dağları benim için deler mi? yürür mü benim için?benim için ağlar mısın irfan? benim için dua eder misin?
beni tanıyor musun? bir kızın yüreği hangi dilden konuşur, bunu biliyor musun? sezdirmeye çalıştığın yakınlığın, yüreğimin atışlarını duyabilecek kadar mı? üstüme çullanan ve beni içime hapseden dünyaya sezdirmeden, içimde büyüttüğüm düşleri çözebilecek misin? benimle aynı mı senin de düşlerin?
ben konuşmayı unuttum nerdeyse... ben anlatamam, sen anlamalısın.
ben bir kızım. belki de beceriksiz bir kızım. yuva yapmayı bildiğimi zannetmiyorum. oturduğumuz evin bahçesi yok. bahçemizde ağaçlar yok, kuşlar yok. hiç yuva yapan bir kuş görmedim ben.
annemi izleyecek vaktim de olmadı. sıralarda dirsek çürüttüm, kurşun kalemimi emdim, bana ukala demesin diye, hocalarımdan susmayı öğrendim. yasaklanmanın dayanılmaz patolojisini tattım ben.
annem, erkeklerin yalancı olduklarını söylüyor bazen. sen hiç yalan söyledin mi irfan? hiç konuştun mu bir kızla daha önce?
beni nasıl tarif ediyorsun irfan? güzel miyim? akıllı mı? içine kapanık ve gizemli mi? mücahide mi? bilinçlendirilmesi gereken biri mi? yanında kendini güçlü hissettiğin, erkekliğini: her şeyin üstesinden gelebilecek bir yaradılışta olduğunu duyumsattıran biri miyim senin için? zayıf, narin bir şey?
sende incelme, nazik olma, duygulu olma gibi ihtiyaçlar uyandırıyor muyum? hiç bana çiçek almak istediğin, sonra da bunun ötekilerin davranış biçimi olduğunu düşünüp vazgeçtiğin oluyor mu?
benimle Allah'a mı yaklaşıyorsun, günaha mı?
anadilin benimkinden farklıymış. bana anadilinde de yakın mısın irfan?
sen savaştan söz ediyorsun irfan. kısa bir süre öncesine kadar anladığımı sandığım, artık hiçbir şey anlamamaya başladığım bir savaştan söz ediyorsun...
bilmiyorum... korkuyorum...
benim sende bir yerim var mı, gerçekten var mı? içine doldurduğun kitap cümleleri arasında nurhan kelimesinin de kapladığı bir yer var mı gerçekten? irfan, kimsin sen? benden ne istiyorsun? senden ne istemeliyim? bizim de bir hayatımız olacak mı? bir gün gerçekten "biz" diyebilecek miyim? anne olabilecek miyim?
korkuyorum. korkuyorum. korkuyorum. Allah'ım korkuyorum bir kızım ben korkuyorum.
irfan'ın okuduğu şiirdeki kız gibi, ölecek miyim? benim de ellerim ve parmaklarım, "bir nar çiçeğini eziyor gibi" mi, "denizin dibinde geziyor gibi" mi?
ey kalplerin gerçek sahibi Allah'ım!
kalbimi genişlet, dilimdeki düğümü çöz, içimdeki düğümleri çöz. ve bağışla beni. seni sevmekten ayırma beni. -
irfan'ın cevabı:
amin. evet senin için ağlarım nurhan. senin için dua ederim, ikimiz için. bir kızın yüreği hangi dilden konuşur, bilmiyorum. ama konuşmaya çalış benimle. bizleri farklı ve bir yaratan Allah, anlaşılır da kılacaktır elbette. varlığımın her zerresiyle dinlerim seni, konuş! düşlerini anlat bana. düşleri gördüren Allah. hem biz konuşuruz zaten... kelimesiz, harfsiz bir dilin aramıza çiçekler serpiştirdiğini duymuyor musun nurhan?
ben de dirsek çürüttüm, ben de yutkundum; ben çok yutkundum nurhan, ama hiç yalan söylemedim. en azından son sekiz yıldır, polisler ve üzülmesinler diye aileme söylediklerim dışında hiç kimseye yalan söylemedim. hele sana! pırıltıları ruhuma yıldızlar serpiştiren gözlerine bakarak nasıl yalan söyleyebilirim ben?
ben dağlarda büyüdüm, ağaç diplerinde düşündüm çocukken. yuva yapan kuşlar gördüm nurhan. yapabilirsin ki seni kadın olarak yaratmış Allah.
seni tarif edemiyorum nurhan! sen beni tarif ediyorsun... belki de kalu bela'dan beri tanışıyoruz biz, ruhlarımız tanışıyor...ben çiçekçi dükkanlarından çiçek alamam. sana çocukluğumun geçtiği dağlardan toplamak isterim çiçekleri. ama bunları söze dökemem, dökemem dökemedim, dökemiyorum... ama inan bana sen; ana dilimde; uğrunda bağdat halifesi ile tek başına savaşılan destandaki kadınsın...
ama biz savaşmak zorundayız nurhan! yaratılışımızın bize yüklediği anlamlardan biri bu!
kötülükle, yanlışlıkla, zulümle, insanlarla hakikatin arasına giren her şeyle savaşmak zorundayız.
hayatsa ölümle bitmiyor; biliyorsun.korkma nurhan! çünkü Allah "korkmayın" diyor. "inanıyorsanız üstünsünüz"...
Mehmet Efe- Mızraksız İlmihal