"Nurhan... senle ben... aynı dünyanın..." gerisini getiremedim.
"aynı bir şeyin iki yarısıyız demek istiyorsun herhalde" dedi alçak sesle.
"evet" dedim.
"nereden biliyorsun?" demez mi?
"ee, kuran sizin için kendisinde dinginlik bulacağınız eşler vareden Allah" diyor.... ben... sende dinginlik buluyorum.... benimle evlenir misin?" dedim. önce sustu. sonra birden başını kaldırıp:
"sen ne yapmak istiyorsun irfan?" dedi, "hayattaki amacın ne?"
ben de tereddütsüz "savaşmak istiyorum" dedim.
"kiminle, ne savaşı"
"müslümanların bu çağda verdikleri bir savaş var...bu savaşta yerimi almak istiyorum. önce itiraz etti.
"nereden çıkartıyorsun." sustu... sonra;
"bak" dedi. "ben savaşmak istemiyorum. bırak başkaları yapsın eğer böyle bir svaş varsa! zaten şu hedefi bir türlü ortaya çıkmayan savaş bizi bitirmekten birbirimizden koparmaktan başka bir şeye yaramıyor! biz birbirimiz için yaşayalım. bu yeter bana... nerede oturacağız? ev kiralarından haberin var mı? bir gün birimiz hastalandığında o küfredip durduğumuz din tüccarlarına mı avuç açacağız. iyi bir işin olabilecek mi?.. seb savaşmaktan bahsediyorsun...askerlerin aileleri olmaz ki irfan! çocuklarım, okullarında diğer çocuklara karşı aşağılık komplekslerine mi kapılacaklar? hem senin annen baban yok mu? kardeşlerin?
aileme senin için ne diyeceğim.? sana bakacaklar ve ne diyecekler? "ne iş yapıyorsun?" diyebilirler.
onlara ne diyeceksin. eğer ikna edemezsem onları çiğnememi ni isteyeceksin benden?... peki sonra ne olacak?
....
"ben... bitirelim diyorum...."
"peki sen bilirsin" dedi ağzım, ama içimde bir kıyamet kopuyordu... önünde diz çökmek yalvarmak istiyordum... ama hiç birşey yapamadım. hiçbirşey söyleyemedim...erkek olduğumdan mı ne bileyim işte, birşey adamı kıskıvrak yakalıyor!"
....
Nurhan da haklı. "sen ne yapmak istiyorsun İrfan?"
bilmiyorum... ama gitmesen olmaz mıydı?
....
zaman kötü diyoruz. cahili bir toplum bu. tağutun egemen olduğu bir ülkedeyiz ne yapalım? sistem bozuk.
bizi hep sistem bozuyor.
...
öyleyse tekbir!
haydi sistemi bozalım, düzeni yıkalım. cahili topluma tebliğ yapalım, bilinç aşılayalım, şuurlu müslümanlar çoğalsın...
...
ama olmuyor! yıkılmıyor namussuz!
....
bana gereken anlamak mı, inanmak mı? anlamakla inanmak arasında bir fark yok mu? ya anlatmak? neye yaradı anlatmak?...
....
huzur verici sözlerim olsun istiyorum.
gözlerim çirkinliğe, kötülüğe ayarlı olmasın, güzelliğe ayarlı olsun istiyorum.
kulaklarım hakikate ayarlı olsun, filtresiz olsun istiyorum.
küçük şeylerle yetinebilmek istiyorum. evrensel şeyleri taşıyamıyorum.
...
ya kartvizitlerimiz olacak ya da kışın paltosuz olacağız dedirtiyor bu dünya insana...ben üçüncü bir yol istiyorum...
bir insan düştüğünde kaldırmak, yürüdüğüm sokakta gördüğüm taşı alıp alıp kenara koymak istiyorum...iyi bir insan olmak istiyorum...
insanlardan yana umutlu olmak istiyorum.
çok şey mi istiyorum?
...
bir de nurhan.
Ona ihtiyacım var...
Ona bir mutluluk borcum var.
....
"selamu aleykum" dedim.
içimde çiçekler açıyor. ama tedirgin edici bir rüzgar da esiyordu...
"a aleykumselam" dedi.
...
"evet, neden geldin irfan" dedi...
"senden sonra hayatımı yürütemedim" dedim.
...
"bak geçen geçmiştir. üstelemek yararsızdır. senin saçma bulacağın bir hayat çizgisine geldim. zor ama iyi bir okul bu. okulumu okuyacağım..
sen bu düzeni değiştirmeye devam et...
sana inanıyorum. vallahi inanıyorum. ama benim yolum senin yolundan ayrıldı. bir süre yollarımız kesişti, sonra da ayrıldı hepsi bu"
"hikayenin sonunda mecnun leyla'ya der ki " eğer sen leyla isen içindeki kim, eğer içimdeki leyla ise sen kimsin...? hayatta başarılar..." deyip çıktım. ismail haklıymış..bu kıza değmezmiş!
....
"beyazıtta ıraklı mülteciler için yardım kampanyası başlatmışlar...gidip eyleme katılalım mı? dedi
gülüşmeye çalıştık.
...
"saçların ne renk?" diye sordum.
durdu yüzüme baktı, kızarmıştı. gözlerini kaçırarak usulca,"siyah" dedi, "uzun ve dalgalı..."