.
Pek değerli Genç Öncüler;
Öncelikle hepinizi teker teker sağ baştan başlayarak selamların en güzeli ile selamlıyorum. Şu an her şeyi gözümde canlandırmaya çalışıyorum masaları kırmızı örtülerimizi, kahvaltıda neler olabileceğini… Varsa bir yenilik bu sezon, mailleriniz de eksik etmeyin her şeyi ayrıntısıyla bileyim ki geldiğimde zorluk çekmeyeyim.
Gelmek dedik ne kadar vaktim kaldı hemen onu belirteyim, beni bir 4 ay kadar daha özleyecek İstanbul. Ve benim İstanbul’a olan özlemimden hiç bahsetmiyorum. Ama şunu en başta belirteyim ki İstanbul’u İstanbul yapan sizin gibi fatih ruhlu insanlar; inancı ve ideali için okuyan ve düşünen ve amel eden gençler yani genç öncüler; bu şehre bence bizler ruh veriyoruz. Buradaki şehirlerle en belirgin fark da bu… burada her şey insan elinden çıkmış gibi, her şey insanın kurduğu düzeni, insanın tanrılaştığını hatırlatıyor bana… ama bizim dualarımızın değdiği şehirlerimizde başka bir koku var, tüm olumsuzlukları rağmen kendi ülkemin sokaklarında dolaşırken üzerine değen o dua zırhını hissedebiliyorsun. Burada ise her şey insanın gücünü hatırlatıyor ve Allah’ı unutmuş yada hiç tanışmamış insanların dokunduğu şehirlerle O’nun isminin anıldığı yerler arasında elbette fark olacaktır. Beni en iyi şu hadis anlatacak galiba “İçinde Allah’ın anıldığı ev ile Allah’ın anılmadığı evin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir.”
Buradaki günlerim güzel geçiyor ama hiç birşey sizlerle İstanbul’da geçirdiğim anlarla kıyaslanamaz. hiçbir zaman farkına varamadığımız “aynı dili konuşmak” gibi sıradan bir farkındalığımızın burada ne büyük anlamlara geldiğini çok iyi anladım. Aynı dili konuşabilmek aynı “telden” konuşabilmenin de belki ilk adımı. Buradan yanlış anlaşılmasın dil milliyetçiliği yapmıyorum ama belki de “biz sizi kavimler halinde yarattık” ayeti gereğince anlamaya ve anlamlandırmaya kendimiz içimizde başlasak ve şu an her birimiz şükretsek yanımızdaki arkadaşımız için “anlaşabildğimiz için. Çünkü dil bir yerde samimiyetin göstergesi, yabancı arkadaşlarla İngilizce konuşurken bunu çok daha iyi hissedebiliyorum. Bazen konuşuyoruz konuşuyoruz, ortam samimileşiyor, yanımda konuştuğum insanı kendime yakın hissetmeye başlıyorum ve o an nasıl oluyor bilmiyorum ama dil değiştiriyorum evet fark etmeden farkına varmadan Türkçe konuşmaya başlıyorum. Birkaç saniye sonra Fatma nihan ne diyorsun diyen bakışlardan anlıyorum.
Ve burada Müslüman olmanın güzelliğini birkez daha hissediyorum. Azınlık olmanın verdiği bir bağ oluyor ister istemez. Geçen okulda koridorda ilerlerken karşımdan gelen biri gülümsedi. Ben de gülümsedim. Burada çok güzel bir huy var bence bunu bizde şiar edinmeliyiz herkes birbirine gülümsüyor ve selam veriyor tanısın tanımasın, buraya dair takdir ettiğim ve beğendim en güzel şey galiba. Gülümsemenin ardından bir selamualeykum geldi şaşırdım durdum ayaküstü baya muhabbet ettik üniversitede asistanmış aynı departmandayız. Baya yardımcı oldu kitaplar konusunda dersler konusunda. Ve hiç tanımadığın bir insanla bir dakikada kardeş olabiliyorsun bu sadece SELAMUALEYKUM” un gücü, bu dünyada başka hiçbirşey bunu gerçekleştiremez.
Çok uzatarak sizi sıkmak istemiyorum, sadece insan daha zor durumlarda daha iyi Müslüman oluyor veya olmaya çalışıyor, onun için karşılaştığımız hiçbir zorlukta yılmayalım ve inanalım bu zorluklarla daha daha iyi bir Müslüman oluyoruz… burada bir şey temsil ettiğime inandığım için üzerimde daha bir yük hissediyorum yere ufacık bir kağıt attığımda dahi bunun bir müslümana yakışıp yakışmayacağını düşünüyorum. Yaptığım her şeyde Müslümanları böyle bilmesinler Türkleri böyle düşünmesinler diye daha fazla bir hassasiyet gösteriyorum.
Ve son olarak size bir müjde veriyorum, kendinizi önemseyin, nihan arkadaşınız farkına vardı ki bu dünyayı değiştirebilecek olan bu dünya için hayali olan büyük oynayan sadece biziz! Toplum bazında diyorum, büyük kapitellerin elbette vardır bir düzen amaçları ama halkı bu kadar şuur ve bilince sahip sadece biz varız… biz derken Müslüman bilincine sahip herkesi kastediyorum ve diyorum ki SEN MÜSLÜMANSIN BÜYÜK DÜŞÜN
Canım kardeşlerim Allah’a emanet olun.
Birlikte çok daha fazla şey paylaşmak umuduyla.
Danimarka’dan sevgiler
Fatma Nihan YILDIZ
senin hep söylediğin söz geldi aklıma, bu yazıyı okuyunca: ben seni uzaktan sevdim.
sırf bu yazı bile neden sevdiğimi ve bir ömür sevebileceğimi ifade edebilir nihan.
anca böyle ifade edebilirim kendimi. birkaç kelime ve arkasından gelen sükunetle.
sen.. anlarsın.
ben... anladım.
herşeyi müslüman mı yapabilir yani müslüman olmayanın kafası basmaz mı hiçbirşeye bazen sizin müslüman olmayan insanlara insa gözüyle bakmadığınızı düşünüyorum açıkçası
benim yazdıklarıma iki açıdan bakılabilir; ben bir müslümanım ve o yazdıklarım müslümanlar için geçerli.
şimdi siz müslüman bir yazıyı müslüman olmayan biri olarak okuyorsunuz, benim yazdıklarımın muhatabı ya da alıcısı yada karşılığı inançsız biri değil ki... ben onu benim gözümle benim gibi insanlara yazdım. nasıl anlatsam yani ilkokul çocugunun önüne integral koyarsanız bu onun için hiçbirşey ifade etmez, etmemeli de. bu da öyle.
herşeyi müslüman yapabilir demekle, müslüman herşeyi yapabilir arasında fark galiba... ben ikincisini kastediyorum ben müslümanım ve iyilik dogrulu kgüzellik ve değişim kavramlarını temsil ettiğime inanıyorum bu demek değildir ki benimle aynı inancı paylaşmayan insanlar bu şartlara haiz değildir. ben sadece kendi kimliğim için kendi gözümle kendi hedeflerimi dile getiriyorum olay budur.
insan gözüyle görmemek de nereden çıktı, bu lafı kendime bir hakaret olarak algılarm.