bir ögrencinin çekisi







bir öğrencinin çekisi...
aslında ben bu yazının üstüne güzel bir gözyaşı edebiyatı yapardım. ama yapmıyorum. herşeye rağmen devam diyoruz bizler.

bu yazı ayrıca yıldız teknikle istanbul teknik arasındaki farkları anlamak açısından da gayet manidardır :) bu arada dostum - aşağıdaki yazının yazarı olur kendisi- yani bir benden bahsetmemişsin, yıldız camiiyi şahit tutmuşsun, beni atlamışsın. ne sinir etmiştin beni o zamanlar, büyük ihtimal ben de seni :)
az mı kahrını çektim senin...

"Geri doğru sayıyorum…

Nasıl başladığımı hatırlamıyorum ya da ne zaman. İkinci sınıfın sonları üçün başlarıydı heralde okul sonrasını planlamam. İlk hayalim boğaziçinde yl yapmaktı bir “hayal” için oldukça iyiydi. Ama ayakları sağlam basan türden olduğunu söyleyemem. İlk yirmiyedi kredi ders alışımı hatırlıyorum. Yirmiyedi kredi ders alıyordum ama Cuma günlerim boştu ya da deneylerim vardı arada bir boş olurdu o arada da eve kaçardım.
Onca dersin sınav haftası daha korkunçtu bir haftada dokuz sınava girdiğimi her sınava (bizde sınavlar akşamları da olabiliyordu) gündüzden başlardım çalışmaya. Ama Allah için ders ekmişliğim yoktur tövbeliydim. Velhasıl dönem sonu bir dersten kaldım üçünden koşullu geçtim. Çıkan sonuç bölü verilen emek işleminden minumum verim olduğu ortaya çıkmakta. İkinci dönem, yaz okulu derken son sınıfa hasbel kader istediğim gibi başlayabildim.
Son sınıf baştan aşağı fiyasko zaten tekrar hatırlamak istemiyorum. Düşünüyorum acaba plan mlan yapmayıp akışına bıraksaydım ne olurdu? I. Mezun olamazdım, ıı. Depara kalkıp derece yapardım. Gaybi Allah bilir tabi.

Metne sebep itü maceram son sınıfta şekillenmeye başladı üds, kpds’den itünün istediği seviyeyi tutturma çabaları, yükseğe uygun ders seçimi vs. bu arada boğaziçinden niye vazgeçtik? Yemedi tabi yirmiiki yaşında hazırlık okumak. Hani buradan kabul edildim de hazırlığı mı kaldı durumu ortaya çıkabilir doğrudur teşebbüs etmediğimden deneseydik ne olurdu meçhul. “gaybi Allah bilir” Boğaziçinden kabul edilememe, sınavını geçememe ihtimallerinden daha muhtemel olan itüye doğru kaydık. Bir dakika niye Boğaziçi demişiz? Boğaziçi dedik çünkü orda örtümüzle, onurumuzla okuyacaktık. Bizim için kıymeti öss deki yerleşimi değil “özgürlüğü” anlamlı idi. İstanbul üni.de öyle olaydı daha düşük demez kapısında biterdim. Öyle olsun bitmezsem şerefsizim.

Dönem sonu, yumurta kapıya dayandı başvurular başladı…
Aslında kendime çok da ihtimal vermiyordum. Bu itü hevesi de bildiğim bir büyüğümün itüde yl yapması ile ortaya çıktı. Onu aldılarsa demekki mümkün demiştim ama o sırada bir ayrıntıyı bilmiyordum.
Beni bu kılıkla almayacaklarını ciddi ciddi düşünüyordum. Ama mülakata kadar işi götürmeye kararlıydım. Ta ki Yıllar sonra efendim biz de başvuracaadık almazlar diye şey etmedik .. mazlum edebiyatına başvurmayalım .
Bize direnmek yaraşır gerekirse kapıdan kovulmak ama pes etmemek.
Birinci hedefim şu zıkkım işe başvurabilmekti. Ama ilk etapta onu da beceremedim. bana referans olmazlar tırı vırı bir ton mesele çıkardım. Başvuru süresi bitti ki olmadı başvuramadım deyip üzüldüm, ağladım. Yıldız camii şahittir buna.
İşte o an.. Ne oluyor lan?! Fani dünyanın fani işi değer mi bu gözyaşına dediğimde vay ben nasıl kendimi bağladım bu kadar dünyaya diye başa döndüm. Hırs yapmışım yahu. O gün aklım başıma geldi . siz bir plan yaparsınız Allah da bir plan yapar tabii Onunki tutar. Müslüman unutmamalıydı bunu.. insanız neticede nisyana müptelayız bir yerde.
Sonra sakinleştik var mı bu işte rıza, hayır mı şer mi bir daha sorgulayalım derken
Allah’ın gözetici olduğunu kulundan haberdar olduğunu ve bana gör dediği bir vaka oldu.
Başvurular bir gün uzatılmıştı. Ben böyle olaylara çok takılırım, anlamlandırırım.
Bu sefer dedim son şans ve artık hırs ile istemiyorum bu işi. Hatırlarım o gün aydınlatmadan da finalimiz vardı. Referanstır, sicil kağıdır bir gün de toparladım. Ön kayıt ücretini de borç almıştım. (150 ytl dir tarihe not düşüle. )Ve mesainin bitimine yarım saat kala tüm belgelerle (ing. Hariç) başvurumu tamamladım. Aa burada bir ayrıntı daha vardı. Başlangıçta sadece kontrol ve otomasyon vardı başvurumda sonradan mekatronik ikinci sıradaki yerini aldı. [ İnsan hayatına dışarıdan bakınca kaderin ne olduğunu cüz-i külli iradenin ne olduğunu mükemmel görebiliyor. ]

Mülakatla ilgili kısmı geçiyorum.
O kadar uğraşıp emek verince insan gerçekten bağlanıyor. o gün sonuçlar belli olduğunda ismimi göremeseydim muhtemelen üzülürdüm. Kendi tabirimle “canımdan can gitmezdi” zira o ara giden gitmişti……

Ve uzun süren beklemeden sonra kesin kayıt yaptırabildik. Proftan da sınır olan altmışbeş ile geçmiş olmam da ayrıca ilginçtir.

Resmen itülü olduk ama biz de tereddüt bitmez. Derse girebilecek miyiz? Sorun çıkar mı ıvır zıvır.
Basıp gelecektik vukuat olursa ..
Olmadı çok şükür uzun bir süre uzaylı muamelesi görmedim değil itüde benim model şapka pek moda değil ondan heralde..

Netice-i meram..

Engebeli bir girişim olan itüden hızlı bir şekilde ayrılacak gibi görünüyorum.
Yıldızın rahatlığından sonra bünyeme aykırı gelen her hafta ödev, canım isteyince sınav yaparım kimseye de duyurmam stili beni aştı tabii.

Hal itibariyle ortalaması yetmiş olan bir adet matematik dersine on vize notu ile devam etmekteyim. Bugün ayrıca duruma tuz biber olsun diye data’dan çanda dibi gördüğümü öğrenmiş bulunuyorum. Gerçi onun sınavına sıfır almaya gitmiştim altmışdört çok bile. Ama neylersin ki “under the curve”.

Şimdi …
İlk olarak tembel olduğumu kabul ediyorum. Aslında tam olarak bu değil tanımım “konjokturel tembel” daha uygun düşer sanırsam. Çok kereler okulda bir harf öğrenemediğim konuları kendim azmederek öğrenmişliğim vardır. Kılımı kıpırdatmam ekolü değilim yani. Buradaki tembelliğim ben bu işi takla atsam da kotaramam mantığından ileri geliyor. İngilizce ders dinlemek zaten yeterince korkunç bir de bundan üç tane olunca tek bir derste bile oh be şu cümleyi özne-yüklem kıvamında anladım diyemedim. Hâlâ did dedi past time modundayım.
Aslında bunlar bahane benim kafamda başka tilkiler var.
Yolun sonunu göremiyorum.. kimse benden yüksek lisans yapmamı bekledi, yapıyorum bitirmemi de beklemiyorlar bugün iş bulsam ve okul iş yürümez deyip okulu bıraksam kimseyi hayal kırıklığına uğratacağımı düşünmüyorum.
Burada kriz bana yarıyor..
Hali hazırda iş bulamadığımdan ( aramıyor değilim bu arada) elimizde bu var bunu yiyelim diyerek okula devam ediyorum. Ama.. nasıl olsa bu sevda uzun sürmez ben tadını çıkarayım hocalardan feyz alayım kütüphanede mest olayım şeklinde..

İtü resmi olarak ikinci yarıyılın sonunda atıyor. Şahsi kanaatim o zamana kadar bekleyip vakit kaybetmemek. Sonuçta akademisyen olmayacaksam ömür törpülememe ne gerek var. Üstelik bu dönem sonundaki ortalamam ile erasmusa başvurmayı düşünüyorum. Bu dönem fiyasko ile sonuçlandıktan sonra bir dönem daha sürünüp hasbel kadar yırtıp ikinci seneye vardığımda zaten unumu elemiş eleğimi asmış olmayacak mıyım? O zaman da kapılar iş bulmaya çıkmayacak mı? Yani bana öğrenciliğin yağı,sütü kaymağı neyi kaldı? Ne işime yaradı?

En iyisi yol alıp yıldıza düşey geçmek diyorum. Tekrar başlıyım iki güne dört ders alırım ben yıldızda. belediyeye de vasıfsız mühendis statüsünden kapağı atarsam işte benden istenen tablö. İstediğim bu mu bilmiyorum. Yok yok biliyorum bu değil ama itüde sürünmektense kulağa gayet hoş geliyor.

Bütün bu sürüncemelerin üzerine bir de tmkv çıktı karşıma. Aslında Allah’ın önüme sunduğu bir hediye. Tam olarak bu “hediye”.
Ama bu halis niyetli adamların emeklerini hak etmiyorum. Hay bahsetmeyeydim hayallerimden.
Ben bu adamlara üç ders aldım ikisinden kaldım benim suyum ısındı onlar beni kovmadan ben yıldıza geçeyim diye nasıl söyleyeyim.. Oysa çok büyük destek olacak insalardı. Ama ben kendi ellerimle sahip olduğum imkanları tükettim ve şu anda kara bir tabloyla karşı karşıyayım. Başarısız olmak ayrıca sinir bozucu. ama çok kalamayacağımı yeterince duyurmuştum sanırsam. kimse şaşırmaz heralde.

(Sayfanın ortasına çizgi çizdiğimden beri ne yazdığımı tam olarak bilmiyorum. Cümlelerin arasında bağlantı bile olmayabilir. )

hayatta en nefret ettiğim olaydır derste saatin geçmesini beklemek, günlerin geçmesini istemek. Yahu zaten sermayem ömrüm resmen bitsin diye heves etmekten başka bir şey değil. Şu anda notların açıklanıp bir ile iki aralığındaki ortalamamı görüp evet şimdi ne yapıyoruz demek istiyorum somut sonuçlara konuşmak istiyorum faraza şudur budur a planı b planı canım sıkıldı uydurduğum planlara inanmaktan. İzledim ben bunları be.

Bayramdan sonra iki vize bir ödev hemen arkasından bir sunumum var. Zaten sonra da dönem bitiyor ve finaller.
Dersler olarak halim içler acısı bu haldeyken ben şunu yapmak istiyodum bıdı bıdı bik bik konuşmak da anlamsız.
Davrandım mı? Kolları sıvadım mı?

Davrandım ulen. O data acquisiton and signal processing denilen zıkkım yüzünden boynumda kocaman bir çıban çıktı hâlâ acısını çekiyorum.
Yapmadım mı ödevlerimi? Yaptım. Geç verdim belki üstünkörüydü ama paralıyamam kendimi adım hıdır elimden gelen budur. MIT’e de koysalar böyle olurdum yıldız’a da . Yıldızda olsaydım bu çalışmayla ortalama bile yapardım belki de. Burası da “gayb”

Ve belki yıldızda hicabımla oturuyor olacaktım hocalarımın önünde….

Yazdığım onca şeyi geri dönüp okuyabilecek takatim kalmadı.

“Allah ilmi isteyene verir” darb-ı meselinin bana da vurması temennisiyle..

buraya kadar sabredene selam olsun…;)
03.12.2008 01:23:04

istanbul teknik üniversitesinin kütüphanesinden - dostumun en sevdiği mekan- kesitler




2 Responses so far.

  1. Önce hikaye çok tanıdık geldi ve sonra kişiler :)hikayeyi biliyor olsamda kaleme dökülünce daha bi farklı olmuş
    Sanal alemin cilvesi blogundan haberdar değilken nasıl bir tevafuk oldu anlamadım

  2. Unknown says:

    bu hilal hangi hilal =)

haydi durma söyle

Etiketler

40ında 40 kadın (1) aalborg universitet (1) ah muhsin ünlü (2) ahlaksız (1) ahmet altan (1) ahmet kaya (1) ahmet muhip dıranas (1) alanis morisetti (1) andımız kaldırılsın (1) anna (1) arranged (1) aşk risalesi (2) attila ilhan (1) aynalar koridorunda aşk (1) azam ali (1) aziz nesin (1) barcelona barcelona (1) boys over flowers (3) cafe de flore (1) cahit zarifoğlu (10) can yücel (1) cemal süreyya (1) cevdet bağca (1) chaos 2001 (1) cihan aktaş (1) cv (1) dağcılık (1) DE LA FRAYEUR D’ÊTRE PLOMBIER BORGNE (1) dengeler adına (1) devendra banhart (1) documentarist (1) dostoyevski (1) dublörün dilemması (2) dutch chapel (1) dücane cündioğlu (1) edip cansever (1) elif şafak (1) elif şafak siyah süt (2) elveda oblomov (1) erdem beyazıt (6) eren safi (1) ergenekon şerefsizleri (3) eternal sunshine of spotless mind (2) everything must change (1) ey selahaddin (1) farif ferjad (1) fatma barbarosoglu (1) fight club (1) FİLİSTİN (10) filistin hamas islam (2) first lady (1) furkan çalışkan (2) furkan suresi (1) galata konak cafe (1) george benson (1) gökhan özcan (3) görücü usulü (1) hakan albayrak (2) hamlet (1) hayat iman ve cihad (1) ian dallas (1) ibrahim paşalı (1) ibrahim tenekeci (8) ihvani müslim (1) imam humeyni (2) imany (1) ismail kılıçarslan (1) ismet özel (13) izzet şahin (1) kadın (1) kafka (1) kardeş türküler (1) karnak kafe (1) kelam (1) keny arkana (1) killng me softly (1) kitaplarım (1) kolera (1) korkma ben varım (2) küçük prens (1) la haine (1) lale müldür (2) lara fabian je t'aime (1) le trio joubran (1) leman sam (1) leonard cohen (1) leyla ile mecnun turgut uyar (1) majid majidi (1) masal (1) mavi kelebek (1) mehmet efe (2) melek arslanbenzer (1) mızraksız ilmihal (3) mihrimah sultan cami (1) mo ghile mear (1) murat menteş (7) mustafa islamoğlu (2) mustafa kutlu (4) mustafa ulusoy (2) müslüm gürses (1) native deen (1) nazanbekiroglu (1) nazım hikmet (1) necib mahfuz (1) necip fazıl (1) NEDEN AŞK ACISI (1) nietzsche (2) nihat dağlı (1) nikos kazancakis (1) nurettin topçu (1) nurullah genç (1) obama (1) oğuz atay (1) old boy (1) one litre of tears (1) onegin letters (1) oruç aruoba (4) ömer hayyam (1) özdemir asaf (1) pink floyd (1) platon (1) pulp fiction (1) rachel corrie (1) reconstruction (1) samed karagöz (1) sartre (1) satrpialo (1) sezai karakoç (2) sin palabras (1) sonbahar (1) suleyman cobanoglu (1) sultanahmet camii (1) süleyman çobanoğlu (3) sünnet anlayışı şekilcilik (1) şarkılar (28) şıpsevdi sakız (1) taraf (1) tarık tufan (2) tekfurun kızı (1) the best of youth (1) the burning plain (1) tuluhan tekelioğlu (1) turgut uyar (1) tutunamayanların şarkısı (1) uçurtma avcısı (1) utopia (1) varlık ve teklik teoremi (1) vas mandara (1) with one voice (1) yarim senden ayrılalı (1) yavuz selim camii (1) yıldız hamidiye cami (2) yılmaz erdoğan (1) you will never know (1) yök (1) yusufilezüleyha (1) zeynep arkan (1) zeytin'in hayali (1) zorba (1)

Blog Arşivi